bugün

sevdiği entry'ler

anın görüntüsü

görsel
günaydın. senin için sabah mesai olduğunu bile bile bekledim ve hiç de sevmediğim kahveyi uyumamak için yudumluyorum. Senin şerefine. yeri gelmişken yudumladığım con kahvenin üreticisi kıbrıslı kardeşlerime de selam gönderiyorum. ve an itibariyle ysk başkanından güzel haberini aldık. teşekkürler mücadelen için. hepsine değdi. ankaralı dostların seni kutluyor.

recep tayyip erdoğan

Üjüldün mü çen ?
Swhssdddhhjkk. Çok güzel hismiş ya.

mansur yavaş

Ankara’da yavaş yavaş
geliyor bu kez mansur yavaş.

a haber izleyen sabah gazetesi okuyan insan

görsel

alex vs hagi

futbolda bazen yanlış zamanda, yanlış mekanlarda bulunursunuz. hak ettiğinizin çok altında değer görürsünüz. işte alex bu konuda verilebilecek en çarpıcı örneklerden birisidir. ''kim daha iyi'' tartışmasına ''hagi barça'da real'de oynadı ya'' diyerek, bu kıstasa göre cevap verenler, burayı dikkatle okusunlar.

önce birkaç örnekle açıklayalım.

enzo francescoli: kendisi eski dönem futbolcularından olup, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 10 numaralarından biri. ayrıca zidane'ın en büyük idolü. zidane'nın en büyük idolü olması, zaten nasıl bir 10 numara olduğunun göstergesi. zidane kendisini o kadar seviyormuş ve o kadar örnek alıyormuş ki, oğlunun adını bile enzo koydu. peki enzo francescoli hangi takımlarda oynadı? rivar plate, cagliari, torino..

devam edelim.

dragan stojkovic: balkanların en iyi 10 numaralarından biri. yugoslavyalı. italya'da 1990 dünya kupası'nda ispanya ile yugoslavya arasındaki maçta, ispanya'yı tek başına maymun etmişti. izlemek isteyenler için link: https://www.youtube.com/watch?v=cJnPXwXrWSc
kendisi hangi takımlarda oynadı peki? kızılyıldız. oradan marsilya'ya gitti. marsilya'ya gittiği yıl şampiyon kulüpler kupası finalinde kızılyıldız marsilya'yı finalde yendi ve bu stojkovic için şansızlık oldu. daha sonra peş peşe şanssız sakatlıklar geçirdi ve 28 yaşında japonya'ya gitti.

roar strand:günümüz orta sahasında bir terim var bilirsiniz. box to box. yani çift yönlü orta saha. bu adam, çift yönlü orta sahanın yaratıcısı ve babasıydı. sezon boyunca goller atar, asistler yapar, top çalar, atak keser, her işe koşardı. birçok önemli kulüp onu transfer etmek istedi ama doğma büyüme trondheimli olduğu için bir türlü rosenborg'dan ayrılmak istemedi. kariyerinin tamamını burada geçirdi.

roberto dinamite: 70ler ve 80lerde brezilya'nın en önemli golcüsüydü. brezilya'da ikon halinde olan bu adamı kaç kişi tanıyor? çok az. kendisi sadece vasco de gama'da oynadı ve avrupa'ya gitmeyi hiç istemedi.

lajos detari: macar futbolunun en büyük yıldızı. 10 numara pozisyonunda müthiş bir silahtı. şutları ve paslarının mükemmelliğinin yanında, topla dripling yaparak da rakip takıma zor anlar yaşatıyordu. peki bu adam hangi takımlarda oynadı? yurt dışında gittiği ilk kulüp eintracht frankfurt oldu. orada tek sezon oynadı ve bundesliga'nın en iyi yabancıları arasına da girdi ama sonrasında daha üst düzey bir kulübe gitmektense herkesi şaşırtarak olympiakos'a imza attı. olympiakos da şimdiki gibi liginin tek hakimi değil o yıllarda tabii. iki sene orada kaldı, gözlerden uzaklaştı, sonrasında da serie a'ya gitti gitmesine de bologna ve ancona gibi vasatın altındaki takımlarda vakit öldürdü. yeteneğinin, hak ettiği övgünün sadece onda birini yaşayabildi.

lakhdar belloumi: dünya kupaları olmasaydı, onu ülkesi cezayir dışında hiç kimse tanımayacaktı mutlaka. müthiş bir tekniğe ve futbol zekasına sahipti. 1982 dünya kupası'nda cezayir'in almanya'yı tokatladığı o meşhur maçta resital sundu. dünyanın her takımında 10 numara pozisyonunda rahatlıkla oynayacak çapta bir yetenekti. fakat o da cezayir dışında futbol oynamaya bir türlü yanaşmadı. cezayir'de sorsanız allah 1, belloumi 2'dir ama cezayir dışında da adını bilenler sadece dünya kupası tarihi meraklılarıdır, daha fazlasını bulamazsınız.

matthew le tissier: futbol tarihinde topa onun kadar iyi vurabilen çok az futbolcu vardır. cetvelle çizmiş gibi 90'a takardı topu. hem de mesafe tanımaksızın. 10 numara posizyonunda oynardı. paslarıyla ve zekasıyla da fark yaratırdı. peki hangi takımlarda oynadı? sadece southampton.

freddy rincon: inanılmaz bir 10 numaraydı. vurunca boğayı devirebilecek derecede sert şut çeker, gider 90'a takardı. milletin ayak içiyle atamadığı pasları topuğuyla atardı. avrupa'da tanınmış olmasına rağmen hangi takımlarda oynadı peki? kariyerinin büyük kısmını kolombiya ve brezilya'da geçirdi. 30 yaşında napoli üzerinden avrupa'ya açıldı. napoli'de tek sezon oynadı ve çok iyi oynadı ama daha sonra tekrar brezilya'ya döndü.

bu liste uzar gider. ha şunları da ekleyelim. pele sadece santos'da oynadı. maradona ise napoli'de yıldızlaştı. demek ki hagi maradona ve pele'den de iyi. çünkü real ve barça'da oynadı.

yani şunu demek istiyorum. ne kadar yetenekli olursanız olun, yanlış zamanda yanlış mekanda olursanız futbolda yeteneklerinize paralel başarı kazanmanız neredeyse imkansızdır. daha da trajik olan ise; doğru zamanda ve doğru mekanda olmasına rağmen, çok da yetenekli olmadığı için normalde hayalini bile kuramayacağı başarılar kazananlar da var. 1986'da arjantin ile dünya şampiyonu olan brown, olarticochea, 1994'te brezilya ile dünya kupası'nı kazanan mazinho, zinho, keza 2002'de ayni şeyi başaran kleberson.. bu liste de istenirse uzar gider.

alex de maalesef ilk grupta yer alan oyunculardandı. ama gene de adından söz ettirdiği ve büyük işler başardığı da bir gerçek. 1999'da palmeiras ile libertadores kupası (şampiyonlar ligi şampiyonluğu) ve brezilya ile de copa america zaferlerini yaşadığında henüz 22 yaşını doldurmamıştı ve aynı yıl hem breilya'nın en iyi futbolcusu (25 yaş altı) hem de world soccer dergisi tarafından gelecek 10 yılın en iyi 20 oyuncusu arasında gösterilmişti. zaten 21 yaşından itibaren brezilya milli takımında oynamaya başlamıştır. romanya değil bak, brezilya.. ki o dönemlerde rivaldo, ronaldo, juninho, ronaldinho falan vardı kadroda. daha sonra brezilya milli takımının kaptanlığını da yaptı. romanya'nın değil bak, brezilya'nın..

daha sonra adından avrupa'da söz ettiren alex, ilk başta parma'ya transfer oldu ve yanlış bir tercihti bu. zaten alex'in pek de istediği bir tranfer değildi. parma'da uyum sürecini hemen atlatamayan alex, devre arasında cruzeiro'ya transfer oldu. cruzeiro'daysa muazzam bir alex vardı... artık brezilya milli takımında da daha fazla şans buluyordu. hatta kaptanlığı da, 2004'te kazanılan copa america'da yapmıştı. bu noktadan sonra artık avrupa devlerinin de transfer listesinde yer alan alex, o dönem real madrid'in de kendisini istemesine karşın, milli takım sebebiyle daha sık forma şansı bulabileceği fenerbahçe'ye geldi. kariyer anlamında evet yanlış bir tercihti belki ama iyi ki de bize geldi..

alex bizde oynadığı 8 sezonda yanında kimlerle oynadı peki? forvet olarak yarım sezon hooijdnk, anelka (sorunları vardı), nobre, niang, kezman, guiza, bienvenü. nobre gibi birinden süper golcü yarattı. öyle ki nobre beşiktaş'a gittikten sonra alex olmadığı için gol atmayı unutur oldu.

bu kadarla kalsa iyi, sağında solunda da öyle müthiş adamlar yoktu. sadece solunda tuncay, sağında serhat ve devid'le oynayabildi iyileri sayarsak. biraz da uğur boral. diğerleri kimlerdi? mehmet yozgatlı, vederson, özer hurmacı, ali bilgin, kazım. maradona olsa sinirden kendini sikerdi ama alex'te peygamber sabrı vardı. her zaman attı, attırdı, takımı tek sırtladı. 2008'de şampiyonlar ligi asist kralı oldu. süper lig'de kırmadığı rekorlar kalmadı.

bitmedi devam edelim. orta saha appiah, aurellio ve emre hariç, hadi biraz da baroni hariç, diğerleri kimlerdi? selçuk, josico, maldonado, deniz barış vs.

yani alex, gs'nin 2000'li kadrosunda olsaydı, gs uefa değil şampiyonlar ligi'ni alabilirdi. ama hagi fb'de olsaydı, etrafındaki bu adamlarla bir şey yapamazdı. bu da alex'in büyüklüğünü gösterir.

yani uzun lafın kısası alex, öyle "ama şu takımlarda oynamadı, ama bu kupaları kazanmadı, ama avrupa'da ne kadar tanınıyor ki" sığırlığında eleştirlemeyecek kadar büyük bir futbolcu. pele'nin gelmiş geçmiş en iyi 100 futbolcu listesinde bulunan bir adam alex. neymar'ın ''benim idolüm çocukluktan beri alex'ti. onu örnek alıyorum ve onun gibi olmak istedim hep'' dediği bir adamdı. barça ve real'de birer sezon yedek kalıp siktir yemek değildir kariyer. romanya milli takımında oynamak değil, brezilya'da kaptanlık yapıp kupa kaldırmakdır. sözün özü, alex, hagi'den daha iyi bir futbolcudur. bu demek değil ki hagi kötü futbolcudur. hayır, keza hagi de çok büyük futbolcudur. ama bir alex değildir.

görsel

görsel

görsel

10 numara formalı alex. dikkatinizi çekerim.
görsel

görsel

günün fotoğrafı

görsel

artık kendinize gelin beyler gerçekleri görün

artık kendinize gelin beyler gerçekleri görün

Beni tanıyan tanır sözlükte, dostunuz, arkadaşınız olarak yazıyorum. ister dikkate alın, ister dikkate almayın. Bu yazılanlar sizin canınızı sıkmak için değil, sizin gözünüzü açmak için yazılıyor.

1) Kızlar ego hastasıdır.

2) Kızlar aşık olmaz, sevmez.

3) Kızlar egoları için sizi bir başkasına harcar, çünkü egosunu diğer insan daha çok tatmin etmiş, bir taraflarını daha çok kaldırmıştır.

4) Vazgeçemiyorum diye bir şey yok, vazgeçer ağzınıza da sıçarlar.

5) Kavgalarda yalandan ağlarlar.

5) Kavga da her zaman haklı olan taraf onlardır. ilk özrü ilk adımı onlar bekler, adımı atarsınız, ağzınıza ederler. Bıktım sıkıldım triplere maruz kalırsınız.

6) Hepsi cinsel içerikli aramaları yapar internette, videolar izler.

7) Siz kıskanırsınız, güvenmiyor musun olur, o kıskanır yine sana güvenmiyordur.

8) Her şeyi göze alırsınız, kilometrelerce yol gidersiniz, yaranamazsınız.

9) Vicdanları yoktur.

10) Acıma duyguları yoktur. He zaten acınak adamlar değilsiniz. Adamsınız.

11) Vazgeçilme korkuları vardır, ta ki sizden vazgeçecek birini bulana kadar.

12) Yatıyorum diyip, whatsappda facebookda takılırlar. Bitanem sen uyudun sandım uyku tutmadı diye bahaneler bulurlar. Size yazmak istememiştir. Sıkılmıştır artık. Bunu siz yapsanız 1 hafta trip yersiniz beyler.

13) Siz hatasından dolayı hoşlanmadığınız hareketinden dolayı uyarmaya bile çekinirken, içinize atarken, onlar sizin ağzınıza sıçar.

14) Sorsanız, bir başkasını sizi sevdiği kadar sevmemiştir.

15) Mutlu uyumasını sağlayıp, hiç bir zaman mutlu uyanmasını sağlayamazsınız.

16) Zor günlerinizde size yardımcı olmasına izin verirsiniz, zor günlerinde asla siz onlara ulaşamazsınız. Başkaları çoktan ulaşmıştır.

17) Peşinden koşmayın, en güzel yıllarınızı karşılıksız sevdalara vermeyin. Çünkü ilk görüşte aşka inanıyordur. Ya da arkadaşı olarak görüyordur. ilerleyen zamanlarda Ahmet'i Mehmet'i görmeyecektir.

18) Siz ihanet ederim korkusuyla yolda başkasına bakmazsınız, onlar yoldan geçen erkeklere iç geçirirler.

19) Yalan makinasıdırlar. Durdurulamaz dürtüleri vardır.

20) Bir kere soğudularsa bir daha ısınmazlar. Siz gözü karartmışsınızdır. Onlar gözünü kapamıştır.

21) Yedekte, kafalarında her zaman bir kişi tutarlar.

22) ilgi manyağıdırlar.

23) Sen çok değiştin gibi sözleri vardır. Değişen onlardır. Sizin sevginiz artarken, değişen sıkılan onlardır.

24) Paraya önem verirler.

25) Ağlatmayacağım seni mutlu edeceğim gibi sözler vermeyin. Boktan şeylere ağlayıp yüzünüze vururlar.

26) Triplere girip şu an konuşmak istemiyorum derler, whatsappda facebookta takılırlar.

27) Çoğu zeka yoksundur. Zeki olduğunu söylemeyin, pişman olursunuz.

28) Çok iyi stalk yaparlar. Eski sevgilileri reddedildikleri hızlı aramasında, kayıtlı linklerindedir.

29) Pişman eder, pişman olmazlar.

30) Sadece para kazanma amaçlı yazılan kitaplar okur, gerçek aşk hakkında palavralara inanırlar. Siz en iyi yazarsınız beyler, sevgiyi aşkı bilirsiniz. Ben daha iyi severim ben daha çok severim gibi muhabbetlere girmeyin. Ters teper.

31) Gündem hakkında bilgileri yoktur. Çoğu etkilenmiştir, kendi fikirleri yoktur.

32) Çocuk sahibi olmak istemeyen kadından korkun, kalp kırmaya alışıktır.

33) Özlemezler. inanmayın beyler.

34) Annesi babası ona karışmıyordur beyler, siz kim oluyorsunuz?

35) Annesinden babasından daha çok düşündüğünüz konusunda ikna olmazlar, çabalamayın.

36) Gittiği yerde ahmet mehmet vardır, arkadaşıdır sahip çıkar rahat olun.

37) Zayıf olduğunuz anları güçsüz olduğunuz anları zaafınız olduğunu bilmesin. Ağzınıza ederler.

38) Sabah uyandığında ilk yazdığı kişi siz değilsiniz beyler. Zeynep vardır, emre vardır. Size yazmaz ilk.

39) Planlarının çoğuna sizi dahil etmezler.

40) Planlarınızın çoğuna dahil olmak isterler, denge merkezinde olmak isterler.

41) Her zaman unutamadıkları birileri vardır.

42) Beyler asla yalan söylemeyin, unutmazlar.

43) Asla üzmeyin, unutmazlar.

44) Her küfrü bilirler, ederler. Siz edince ağzınıza ederler. Hiç küfür duymamışcasına ezerler.

45) Annesini babasını sevmeyen kızlardan korkun beyler.

46) Asla merkezinize koymayın, vazgeçilmeyecek olduğunu hissettirmeyin. Bir gün vazgeçmek zorunda kalacaksınız.

47) Muhakkak başkaları kalbini kırmıştır, size acı çektirirler. inanmaz güvenmezler.

48) kadınlar o kadar aşağılık yaratıklardır ki dinler bile bunları pıstırmak için üretildi. paranız varsa her konuda sizinle hem fikir olurlar, çok iyi insan taklidi yaparlar. ne derseniz tebessüm ederler. götünden de siktirir bol bol. baktı tam anlamıyla elindesin, yavaş yavaş sömürür seni ve bunu gururlu, onurlu bir kadın izlenimi vermeye çalışarak yapar. biraz da acındırır kendini. musluk az akmaya başladığında saçma sapan şeyleri dert edip ayrılmaya bakar. paran varsa her kadını elde edersin. bak her kadını diyorum.

Böyle kızlar için üzülmeyin demiyorum. Üzülün ama gittikleri vakit gittiğine değil, sizin vaktinizi harcadıkları için üzülün beyler. Akıllanın. Böyle kızlardan korkun beyler. Uzak durun. Size değer verdiğini hissetmiyorsanız kaçın beyler. Sevmeyi, sevilmeyi gerçekten bilen kızlarda var dışarı. Onları bulun. incitmeyin. Bu dönemde, böyle dönemde iyi kız iyi niyetli kızlar bulmak zor. Boynuz kulağı geçti beyler. Duygusuz bir nesil yetişti. Yetişiyor. inşallah bir gün hepiniz gerçekten sever, sevilir hak ettiğiniz değeri bulursunuz.

seçim vaatleri katakullisi fıkrası

seçim vaatleri katakullisi fıkrası

erdoğan kaza geçirir ve vefat eder. cennette cebrail tarafından karşılanır. cebrail ona der ki;

- hoşgeldiniz! ufak bir sorunu halletmemiz gerek… burada nadir olarak cumhurbaşkanı-başkan görüyoruz ve sizlere ne yapacağımız kesin değil. büyük patron sizin konumunuzdaki kişilerin bir gün cennette bir gün cehennemde geçirmenizi istiyor. daha sonra sonsuza kadar kalacağın yeri sen seçeceksin.

- fakat ben kararımı verdim cennette kalmak istiyorum.

- üzgünüm kurallarımız kesindir.

cebrail onu önce cenhenneme götürür.
cehennemin kapısı açıldığında, içerde yemyeşil mükemmel bir golf sahası görür. bulutsuz bir havada güneş parlamaktadır ve hava 25 derece sıcaklıktadır. uzakta golf sahasının muhteşem binası görünmektedir. binanın önünde fethullah hoca, melih gökçek, kadir topbaş durmaktadır. sağın büyük isimlerinin çoğu buradadır. bütün bu iyi insanlar mutlu, sevinçli bir yüzle ve iyi giyimleriyle (versace, armani..) eğlenmektedirler. erdoğan’ı karşılamaya koşarlar, onu öperler ve dostane bir golf partisi yaparlar. bu arada şeytan buzlu içecekler ikram eder…

- tayyip al iç, seni rahatlatır bu buzlu margarita der!

- ya ben, içmemek için yemin ettim.

- çocuğum, burası cehennem iç rahatla der. burada sakınmadan herşeyi yiyebilir içebilirsin. şimdiden sonra herşey daha iyiye gidecek!

erdoğan içkisini içer ve daha sonra şeytanı daha sempatik bulmaya başlar. şeytan çok naziktir, hoş fıkralar ve iyi şakalar yapmaktadır. o kadar iyi eğlenir ki zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmaz. nihayet cehennemden gitme zamanı gelir. bütün arkadaşlarının elini sıkar daha sonra asansöre biner ve göğe çıkar.
cebrail çıkışta beklemektedir.

- şimdi göğün güzelliğini görme zamanın geldi 24 saatliğine cennete gidiyorsun der.

erdoğan 24 saat boyunca aziz nesin’le, nazım hikmet ile , atatürk ile ve diğer ülkelerin büyük şair ve yazarlarıyla karşılaşır. bu arkadaş canlısı iyi insanlar paradan çok, önemli konulardan bahsetmektedirler.

tek bir kötü laf (ananı da al git vs vs) veya eşşek şakası yapmazlar. yemek bir kulüp binasında değil normal bir restorantta yenir. bunların hiçbiri zengin insan olmadıklarından dünyada gördüğü insanlardan hiçbirine rastlamaz. cennettekiler onun dünya değerinin farkında değillerdir!
biri sadece «sonsuz barıştan» bahsetmektedir ve bilinen deyişleri tekrarlamaktadır.diğeri tapınak satıcılarını kovmak gerek, benim kıraliyetime girmek deveyi bir iğne deliğinden geçirmekten daha zordur demektedir.

gün biter ve cebrail gelir...

- evet tayyip şimdi karar vermek zorundasın.

erdoğan bir dakika düşünür ve cevap verir;

- güzel, hiç böyle zor bir karar vereceğimi sanmıyordum. hmm? cennet enteresan ama ben yinede kendimi arkadaşlarımla cehennemde daha rahat hissedeceğim der.

cebrail ona asansöre kadar eşlik eder ve cehenneme inen asansöre bindirir…

cehennemin kapıları açıldığında, kendisini yanmış kıraç bir ovanın ortasında, vidanjörlerin boşalttığı ve endüstriyel atıkların bulunduğu bir alanda bulur. arkadaşlarını gördüğünde ise dumura uğrar. hepsi zincirli prangalı, kara torbalara koymak üzere çöpleri toplamaktadır. acıdan inlemekteler, başlarına gelenden şikayet etmektedirler, elleri ve yüzleri kirden simsiyahtır.

şeytan gelir, kolunu erdoğan’ın omuzuna dolar. şok içinde olan erdoğan mırıldanır;

- anlamıyorum dün geldiğimde, burada bir golf sahası ve kulüp evi vardı; istakoz ve havyar yedik, içip içip sarhoş olduk. tavşanlar gibi sıçrayıp oynayıp deliler gibi eğlenmiştik. şimdiyse, pislikle dolu bir çöl görüyorum ve her şey sefil bir halde görünüyor.

şeytan ona bakar ve gülümser eğilip kulağına der ki;

- dün seçim kampanyası vardı, bugün ise sen bize oy verdin..!

günün fotoğrafı

görsel .

29 temmuz 2016 yılmaz özdil köşe yazısı

Durumu olmayanlar için özet:

--özet--
camiler ahır'a çevrilmemiş. Bu da başka bir rte yalanıymış. (-diego dur allahını + hayır durmiycam). chp'nin dini değerleri aşağılamadığını hatta yeniden inşa ettiğini (diego dur olm zaten ortalık karış.. +hatyır bu saatten sonra olmaz). hepsinin düzmece hepsinin yalan olduğunu söylüyor. feto ilk ve tek paralel yapılanmadan dolayı içeri alanın kim olduğu, oğlunun izmir chp milletvekili olduğunu söylüyor.

--özet--

--spoiler--

Dört sene önce.
Atatürkçü subaylar darbeci, terörist, casus diye içeri tıkılırken…
*
Tayyip Erdoğan mecliste kürsüye çıktı, 20 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesinden bir kupür gösterdi, “bak belge konuşuyor, CHP iktidarında camiyi ahır yaptılar” diye bağırdı. Ayakta alkışlandı.
*
Kupürün başlığını göstermişti.
Haberi okumamıştı.
*
Kameralara sallaya sallaya gösterdiği kupürün başlığında, “bu ne insafsızlık, Seferihisar'da tarihi cami ahır yapılmış” yazıyordu.
*
Peki, haberin içinde ne yazıyordu?
Aynen şunlar yazıyordu:
“Seferihisar'ın Hereke köyünde bir cami tahrip edilmiş ve ahır haline getirilmiştir. Müze müdürü, tahkikat yapmıştır. Verdiği malumata göre, kütüphane ve medresesi vardır. Kütüphanesinden eser kalmamıştır. Evren oğullarından Kasım tarafından inşa ettirilmiştir. Üstündeki Arapça yazıya göre, 641 yıllık olduğu anlaşılmıştır. Osmanlı-Türk stilindedir. Tahribata rağmen, geriye kalan kısmı muhafaza edilirse, kıymettir.”
*
Yani?
Caminin ahır haline getirilmesiyle CHP döneminin, Atatürk'ün filan alakası yoktu. Camiyi ahır haline getiren, Yunan işgali sırasındaki vandallıktı. işgal yıllarında bölgede hiç Türk kalmamıştı. Türklerin yokluğunda caminin ahır haline getirildiğini tespit eden, bu bilgiyi Cumhuriyet gazetesine veren, izmir Müze Müdürü'ydü.
*
Zaten ortada cami falan kalmamıştı. Metruk haldeydi. Minaresi yoktu. Sadece antik ören yerlerinden araklanarak monte edilmiş sütun duvarı ayaktaydı. Bölgede arkeolojik sayım yapan izmir Müze Müdürü, bu antik sütun sayesinde caminin kalıntılarını farketmişti.
*
Antik bölge olduğu için, müze müdürü tarafından tespit yapılmıştı. Cami ibadete açık olsaydı, 1936'da ahır yapılsaydı, tee 1924'te kurulan Diyanet işleri Başkanlığı tarafından tespit edilirdi. Diyanet'in haberi bile yoktu. Çünkü yıllardır cami olarak kullanılmıyordu.
*
Üstelik…
“1936'da Mustafa Kemal döneminde ahır yapıldı” denilen cami, tam tersine, 1936'da Mustafa Kemal döneminde yeniden cami haline getirilmişti. Kasım Çelebi Camisi… Metruk halde bulunmuş, revakları temizlenmiş, minaresi onarılmış, ibadete açılmıştı.
*
(O caminin bulunduğu köyün ismi, Düzce… Küçücük, şirin bir köydür. Eski adı Hereke'ydi. Heraklia antik kentinin üzerine kurulduğu rivayet edilir, ismi ordan gelirdi. Osmanlı döneminde nüfusunun yüzde 70'i Rum'du. işgal sırasında hiç Türk kalmadı. 1922'de Yunan denize döküldü, Seferihisar kurtuldu, ufak ufak göç ettik, yeniden yerleştik. Yanmış, yıkılmış, harabeydi. 60'lı yıllarda ismi Düzce diye değiştirildi. Sit alanıdır. Hepsini nereden biliyorsun derseniz… izmir çocuğuyum. Menderes döneminden beri papağan gibi tekrarlanan “camiyi ahır yaptılar” yalanı, kanıma dokunuyordu. Araştırdım. Külliyen iftiraydı. O gösterilen kupürün sadece “bu ne insafsızlık” tarafı doğruydu. Çünkü, Atatürk'ün camiyi ahır yaptırdığını söylemek, hakikaten insafsızlıktı.)
*
O zamanlar Hürriyet'te çalışıyordum, gerçeğin böyle olduğunu yazdım. Gazeteler ve televizyonlar Seferihisar'a üşüştü. Yandaş medya öylesine zehirlenmişti ki, Atatürk'ün camiyi ahır yaptığına hiç tereddütsüz inanıyorlardı. Düzce köyü sakinleriyle konuştular, yazdıklarım elbette doğruydu, tırıs tırıs geri döndüler, cami gerçeğinden tek kelime haber yapmadılar.
*
isim vermeye utanırım ama, anlı şanlı ağabeylerimiz, duayen gazetecilerden bile telefon edip “yazdıkların doğru mu?” diye sorma gafletinde bulunanlar olmuştu. Tayyip Erdoğan söyledi ya, hiç sorgulamadan inanıyorlardı.
*
Halbuki, ortalama zekaya sahip herkes, kendine şu soruyu sorabilirdi… Madem böyle bir iş yapacaksın, taaa izmir'e gidip, taaa ilçesine gidip, taaa köyüne gidip, ordaki camiyi mi ahır yaparsın? Dini duyguları aşağılamak için böyle bir saçmalık yapacaksan, herkesin görebileceği yerde yapmaz mısın?
*
Ve, o günkü yazıma bir not daha ilave etmiştim…
*
“Seferihisar'daki o tarihi caminin tarihi medresesini yeniden açmak da CHP'ye nasip oluyor. Seçimi ezici üstünlükle kazanan CHP'li belediye başkanı Tunç Soyer, Kasım Çelebi Camisi'nin medresesini restore ettiriyor. Proje hazırlandı, Anıtlar Kurulu'na sunuldu, Anıtlar Kurulu'ndan onay çıkar çıkmaz inşaatına başlanacak” demiştim.
*
Tunç Soyer kim biliyor musunuz?
*
45 sene önce, 1971…
Hava albay Nurettin Soyer, 12 Mart döneminde sıkıyönetim savcısı'ydı. Kestanepazarı'ndaki vaazlarıyla izmir'de ufak ufak çevre yapmaya başlayan Fethullah Gülen hakkında iddianame hazırladı, “laikliğe aykırı olarak, devletin hukuki nizamlarını dini esaslara uydurmak amacıyla cemiyet tesis etmek”ten dava açtı, üç sene hapis cezası almasını sağladı. Fethullah Gülen yedi ay yattı.
*
Askeri savcı Nurettin Soyer, Fethullah Gülen'in dönüşebileceği tehdidi taaa 45 sene önce, ilk tespit eden kişiydi. Müthiş öngörüydü. “Devlet düzenini dinci esaslarla değiştirmek için örgütleniyor” dediğinde… Fethullah Gülen henüz ışık evlerini bile açmamıştı, işin başındaydı, tehlikeli hayallerinin arifesindeydi. Sonradan yol verilmeseydi, Türkiye Cumhuriyeti'nin başına bunlar gelmeyecekti. Askeri savcı Nurettin Soyer'in açtığı dava, Fethullah Gülen'in ömrü boyunca hüküm giydiği tek dava oldu.
*
Tunç Soyer… işte bu askeri savcı Nurettin Soyer'in oğlu.
*
Kaderin cilvesi mi desek, Allah'ın tokadı yok mu desek, bilemiyorum.
*
Senin beğenmediğin dönemin sıkıyönetim savcısı, havacı albay, Fethullah Gülen'i hapse tıkacak… Senin yönettiğin dönemde, havacıların elebaşı olduğu subaylar, seni hapse tıkmak için, Fethullah Gülen adına darbe yapmaya kalkacak.
*
Senin beğenmediğin dönemin askeri yargısı, Fethullah Gülen'e dava açacak… Senin yönettiğin dönemin askeri yargısı Fetocu çıkacak.
*
Camiyi ahır yapanlar, şimdi de cami bombalayacak dediniz… Camiyi bombalayanın da, TBMM'yi bombalayanın da kim olduğunu gördük.
*
“Türkiye laiktir laik kalacak” dediğimiz için, bize dinsiz dediniz… “Alnı secdeye eriyor” dediğiniz heriflerin ne mal olduğunu gördünüz!
*
Dolayısıyla…
*
Fethullahçılarla imam nikahlıyken Atatürk'e hakaret edenlerin, şimdi Akp genel merkezine devasa Atatürk posteri asması elbette takdir edilecek bir özeleştiridir ama, yetmez… Aynı meclis kürsüsüne çıkıp, Atatürk'ün manevi şahsiyetinden özür dilemeleri gerekir.

--spoiler--

http://www.sozcu.com.tr/2...-ataturk-posteri-1332781/

allah allah kontesi kim sikti

fıkranın tamamı şu şekildedir :

temel birgün bi kitap yazmaya karar verir. yayınevine gider. yayıncı temele der ki , günümüzde bi kitabın tutması için içinde 4 öğenin bulunması gerekiyo. kitabın içinde asalet olacak , merak uyandıracak, cinsellik olacak ve din öğeleri barındıracak demiş. temel de tamam demiş. gitmiş kapanmış aylarca. yazmış sonunda kitabı. yayıncıya gitmiş ve kitabımı yazdım adı da "kontesi kim sikti" demiş. yayıncı da demiş iyi hoş da hani burda din öğesi demiş. temel de uiiy nası unuttum dedikten sonra bi süre daha kitap üzerinde çalışmış. ve en sonunda yayıncıya tamamladığı kitabı götürmüş:
allah allah kontesi kim sikti

karadedeler olayı

yakında vizyona girmesi beklenen, yaşanmış olaylar ve belgelerle belgesel tadında bir film.

--spoiler--
KARADEDELER OLAYI 1989
1989 yılının ocak ayında bir haber ajansı gazetelere K... in D... Köyünde, köylülerin hava karardıktan sonra "CiN BENZERi" esrarengiz yaratıklar gördükleri için saat beşten sonra korkudan sokağa çıkamadıklarıyla ilgili bir haber geçti. Haber tüm gazetelerde küçük puntolarla önemsiz bir haber olarak yayınlandı.
Aynı günler haber,yeni okul mezunu genç gazeteci H.B nin dikkatini çekti ve olayı yerinde araştırmak için K... in D... köyüne gitti. Köyde konuştuğu ve filme aldığı herkes birtakım yaratıklar gördüğünü iddia ediyor ve akşam saat beşten sonra kesinlikle sokağa çıkmıyorlardı. Herkesin gönülden inanarak korkuyla anlattığı esrarengiz olaylar genç gazeteciyi köyde kalmaya teşvik etti.
Tam on bir gün süreyle köyde kalan gazeteci olağan üstü hiç bir olaya rastlamayınca yanında getirdiği video kamerayı köydeki 14 yaşında bir çocuğa bırakarak köyden ayrılmaya karar verdi. Çocuk, eğer köyde olağandışı bir şey olursa kamerayla kaydedecek, daha sonrada kasetleri gazeteciye verecekti.
Genç gazeteci, köyden dönüşünden üç gün sonra gece yarısı, sivil giyimli dört jandarma tarafından istanbul daki evinden, köyde kayıt yaptığı kasetleriyle birlikte alındı ve K... in L... ilçesinin jandarma komutanlığına getirilerek bizzat bölgedeki jandarma komutanı kıdemli Yüzbaşı A.S. tarafından sorgulandı. Bu sorgulama kamerayla kayıt edildi... Sorgulamanın sebebi D... köyünde üç hanede, video kamerayı bıraktığı çocuk da dâhil olmak üzere toplam 7 köylü kısmen
parçalanarak öldürülmüş, evlerin birinin duvarına ise kan kullanılarak H.B nin ismi Arapça alfabeyle yazılmıştı...
Olay büyüyerek halk arasında korku, kargaşa ve paniğe sebep vermesin diye bir cinnet olayı gibi köylülere anlatıldı ve örtbas edilerek, cenazeler sadece köylülerin ve jandarmanın katılımıyla büyük bir gizlilikle köy mezarlığına defnedildi.
Köylülerin çoğu bu olaydan sonra köyü terk ettiler.
Sorgulandıktan sonra serbest bırakılan H.B.nin üzerindeki tüm giysiler(iç çamaşırları ve çorapları dâhil),botları, çantası ve not defteri 3 Şubat 1989 salı günü , D...lar köyünün arkasındaki ormanda terk edilmiş olarak bulundu.
Gazeteci H.B.nin ismi ise kayıplar listesinde kaldı...

Yüzbaşı A.S. olaydan bir sene sonra 1990 yılında psikolojik bir rahatsızlıktan dolayı malulen emekli olarak istanbul'a yerleşti ve tedavi görmeye başladı.
2006 yılında ise henüz 59 yaşındayken, girdiği bir bunalım sonucu kendisine ait tabanca ile başına bir el ateş ederek intihar etti.
Babasının ölümünden sonra Yüzbaşı A.S'nın özel kasasını açan kızı S.F, kasada üç adet büyük zarf buldu. Zarfların bir tanesinde siyah beyaz fotoğraflar diğer ikisinde ise kayıp gazeteci H.B.ye ait bir not defteri, 1989 yılına ait gazete kupürleri ve üç adet video kaset vardı.
Kasetlerin üzerinde yazan tek şey; KARADEDELER OLAYI 1989'du.
ilk video kayıtları gazeteci H.B.nin köylüler ile röportajını, ikincisi ise H.B.nin babası tarafından sorgulanmasını içeriyordu.
Üçüncü ve son video ise köylü çocuğun çektiği görüntülerden oluşuyordu. Bu son videoyu seyretmeye başladığı ilk on dakikadan sonra korkudan kanının damarlarından çekildiğini hissetti.
Yirmi ikinci dakikadan sonrasını ise seyredecek cesareti bulamadı kendinde.

S.F 'nin şoku atlatması 2008 yılının ortalarına kadar sürdü ve bu arada mali sıkıntıya düşerek daha önce kimseye bahsetmediği kasetleri 2009 yılının mart ayında satmak zorunda kaldı.

Hâlâ montaj aşamasında olan ,yarı belgesel niteliğindeki "KARADEDELER OLAYI" isimli film, bu üç kasetten oluşuyor. Biz kasetlere hiç bir ekleme yapmadık, sadece uzun olan ve yıpranmış bazı bölümlerini çıkartarak, filmin devamlılığı sağlamak amacıyla her üç videodaki olayları kronolojik sıraya dizdik.
Filmin orijinal görüntülerine ilave olarak, KARADEDELER OLAYI'NIN geçtiği köye gittik ve bugün bile korku ve ürpertiyle bahsettikleri olaya tanık olmuş köylülerle röportaj yaptık. Tüm bu görüntüleri de filmde bulacaksınız.
Ayrıca ailelerinden gelen istek üzerine görüntülerde yer alan bazı kişilerin yüzlerini gizledik ve isimleri sadece harf olarak belirttik.
--spoiler--

alıntıdır.

ayrıca;
http://karadedelerolayi.com/default.aspx
http://karadedelerolayi.com/video.aspx
http://www.youtube.com/watch?v=MRmxeBd5XQc
http://www.youtube.com/watch?v=6GHB91I232Q

sıçmaya hazır olun.

edit: karakter düzeltmesi yapıldı.